İçeriğe geç

Bir zamanlar, bir köy vardı.

Bir zamanlar, bir köy vardı. Etrafı yemyeşil dağlarla çevrili, içinde insanlar kadar köpeklerin, çocukların ve kuşların da huzur içinde yaşadığı bir köy… Adı Hazro değil, Koliya’ydı. Zamanla bir çok şey değişti, ancak kalbinin derinliklerinde o eski Koliya hala bir yerlerde yaşamaya devam etti.

Neredeyse bir asır önce, orada doğmuş iki dost vardı: Ali ve Ayşe. Aynı köyde büyümüşler, birbirlerinin en yakın arkadaşı olmuşlardı. Ali, sakin ve mantıklı bir çocuktu. Her zaman sorunlara çözüm arar, pratik düşünürdü. Ayşe ise duyarlı ve empatik biriydi, insanları dinler, onların duygularını anlamaya çalışırdı. Birbirlerinin zıtlıklarına rağmen, dostlukları her geçen yıl daha da derinleşti.

Bir gün, köyün meydanında büyük bir toplantı yapıldı. Yaşlı bir adam, Hazro’nun adının değişeceğini ve Koliya’dan Hazro’ya dönüşeceğini açıkladı. Bunun sebebini kimse tam olarak bilemiyordu, ama bir şeyler vardı; belki de zamanın, köyün tarihindeki bir kırılma noktasıydı bu.

Ali, hemen çözüm aramaya koyuldu. “Adın değişmesi önemli değil, önemli olan halkın bundan sonra nasıl yaşayacağı!” diyordu. Ayşe ise daha farklı düşünüyordu. “Koliya’dı bu toprakların adı. Bir isim değişikliği sadece harflerden ibaret değil, o köyün ruhunu değiştirebilir,” diyerek duygusal bir tepki verdi. Ayşe, adın sadece bir etiket değil, bir kimlik olduğunu hissediyordu.

Zamanla, bu değişiklik etrafındaki tüm insanları farklı şekillerde etkiledi. Ali, Hazro isminin köyün geleceği için faydalı olacağını savunuyordu. Onun için her şey bir çözüm, bir yenilikti. Hatta yeni ismin köyün kalkınmasına katkı sağlayacağına inanıyordu. Her şeyin mantıklı bir açıklaması vardı; değişim hayatı yenileyecekti.

Ayşe ise adın taşıdığı anlamın ve geçmişin önemini vurguluyordu. Onun gözünde, Koliya, köyün kalbi, tarihiydi. Hazro ise bir yabancıydı. “Değişim her zaman bir kayıp getirir,” diyordu Ayşe. “Ve kaybettiğimiz, sadece bir isim değil, geçmişin anıları, eski sokaklarda koşan çocukların sesleri, köyün içindeki o sıcaklık…”

Ayşe ve Ali, birbirlerine her geçen gün daha da uzaklaşmaya başladılar. Bir zamanlar her düşüncelerini paylaştıkları bu topraklarda şimdi birer yabancı gibi hissediyorlardı. Ali, yeni bir başlangıcın peşinden koşarken, Ayşe geçmişin izlerini takip ediyordu.

Ancak bir sabah, köyün meydanında toplanan halk, ad değişikliğini kutlamak için bir araya geldi. Ali, meydanın ortasında yerini alırken, Ayşe köyün eski taşlarında yürüyordu. Ayakları, Koliya’nın topraklarında bir yankı bırakarak, geçmişin hafızasına dokunuyordu.

Ve sonra, Ayşe fark etti. Belki de bu değişiklik, sadece bir ismin değil, bir dönemin sonu ve başka bir dönemin başlangıcıydı. Koliya’yı, Hazro’yu düşünürken bir şeyi kavradı: Adlar değişebilir, ama bir köyün ruhu, bir halkın geçmişi, kalpten kalbe geçen duygular… Onlar değişmezdi.

Ayşe ve Ali, bir zamanlar en yakın dostlar olmalarına rağmen, sonunda farklı yollar seçtiler. Ancak, her ikisi de Hazro’nun ruhunu keşfetti. Ali, Hazro’nun bugünü ve geleceği için önemli olduğunu fark ederken; Ayşe, geçmişin anılarıyla şekillenen bir köyün hala kalbinin derinliklerinde var olduğunu anladı.

Hazro’nun ismi değişmiş olsa da, her bir karışı, her bir taşı, her bir anısı, geçmişin ruhunu taşımaya devam ediyordu. Hazro bir köy değil, bir hafızaydı. İnsanların yaşamları, duyguları, kayıpları ve kazançları… Hepsi bir arada, eski Koliya’nın ruhunu bugün de yaşatıyordu.

O günden sonra, Hazro’yu ziyaret eden herkes, sadece adını değil, bu toprakların derinliklerinde yatan huzuru, sıcaklığı ve geçmişin izlerini hissedebiliyordu. Hazro’nun ismi, sadece bir etiket değil, bir köyün içindeki özeldi.

Bu hikâye, hayatın ne kadar değişse de, geçmişin gölgesinin her zaman bizle olduğunu anlatıyor. Adlar, isimler değişebilir, ama gerçek olan şey, insanın ruhunda taşıdığı anlamdır.

Sizce de öyle değil mi?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

şişli escort
Sitemap
holiganbetholiganbet girişcasibomcasibom